-
1 alt olmak
-
2 alt olmak
to be overcome -
3 alt
1.1) низ, ни́жняя часть (чего-л.)2) оконча́ние, коне́ц (книги, письма и т. п.)2.makalenin altını henüz okuyamadım — я пока́ ещё не смог дочита́ть ста́тью до конца́
1) ни́жнийalt dudak — ни́жняя губа
alt kısım — ни́жняя часть
2) ни́зший, ни́зкийalt cins — ни́зкий сорт
alt takım — ни́зшее сосло́вие
3) да́льний3.bahçenin alt köşesi — да́льний уголо́к са́да
в функции служ. имениalt bilinç — подсозна́ние
alt komisyon — подкоми́ссия
б) в роли второго компонента одноаффиксного изафета под влия́нием, под возде́йствиемgüneş altında çalışmak — рабо́тать на солнцепёке
bazı şartlar altında — при не́которых усло́виях
serbest yarışmalar altında — под влия́нием свобо́дной конкуре́нции
altına, altında — под
masanın altında — под столо́м
masanın altından — из-под стола́
••- alttan altaaltta kalanın canı çıksın — погов. сла́бых бьют
- alt alta üst üste
- alt etmek
- altına etmek
- altına kaçırmak
- altından girip üstünden çıkmak
- altını ıslatmak
- altından kalkmak
- altında kalmak
- altında kalmamak
- altı kaval üstü şişane
- altına koymak
- alt olmak
- altını üstüne getirmek
- alt yanı çıkmaz sokak -
4 alt
",-tı 1. bottom. 2. buttocks, rump, bottom. 3. the space beneath. 4. continuation, the rest. 5. the farther. 6. the lower. 7. under, beneath, below (with a personal suffix and a case ending). -ı alay, üstü kalay gaudy, showy, tawdry. -ına almak /ı/ wrestling to throw (one´s opponent) down. -tan almak to be gentle with someone who is speaking harshly. - alta one under the other. -tan alta secretively. - alta üst üste rough-and-tumble. -ından çapanoğlu çıkmak to have a troublesome complication appear. -ını çizmek /ın/ to underline, emphasize. -tan dağıtım water system relying on city water pressure, without an attic tank. - dudak lower lip. - etmek /ı/ to beat, overwhelm. -ına etmek to soil or wet one´s clothes or bed. -ından girip üstünden çıkmak /ın/ to squander, spend (a fortune) recklessly. -tan güreşmek to look for a way of winning while pretending to lose. -ını ıslatmak to wet one´s underclothes or bed. -ına kaçırmak to wet or soil one´s clothes a little. -ta kalanın canı çıksın. colloq. The devil take the hindmost. -ından kalkamamak /ın/ 1. to be unable to carry (something) through to completion. 2. not to be able to protect oneself (from a difficulty). -ından kalkmak /ın/ to carry out (something) successfully. -ında kalmak /ın/ 1. to have no retort (to another´s statement), be unable to reply. 2. to remain under (an obligation). -ta kalmak to lose, be defeated. -ında kalmamak /ın/ 1. not to leave (a kindness) unrepaid. 2. to get even (for). - kasa print. lower case. - kat 1. the floor below. 2. first floor, ground floor. -ı kaval, üstü şişhane odd-looking, having an outlandish look. -ından ne çıkacak bilinmez. colloq. The outcome is uncertain. - olmak to be beaten, be overcome. - tarafı/yanı 1. the lower part; the underside. 2. remainder, the rest. 3. the outcome. 4. all that is involved (is only): Niçin bu kadar üzülüyorsun? Alt tarafı on bin lira. Why are you making such a fuss? It´s only a matter of ten thousand liras. -ını üstüne getirmek /ın/ 1. to upset, turn upside down, confuse. 2. to search. - yanı çıkmaz sokak. colloq. This business is a blind alley. -ına yapmak to soil one´s bed or clothes. -ı yaş olmak /ın/ (for a piece of business) not to be on a sound basis. - yazı footnote." -
5 alt üst
беспоря́дочный, в по́лном беспоря́дкеalt üst etmek — переверну́ть [всё] вверх дном, привести́ в по́лный беспоря́док
alt üst olmak — быть приведённым в полне́йший беспоря́док
her şey alt üst oldu — всё пошло́ вверх дном
-
6 alt üst olmak
ser û bin bûn -
7 sinir
нерв (м)* * *1) анат. нервsinir kökleri — анат. нервные корешки, нервные окончания
2) разг. нервыsinirleri alt üst olmak — сильно разнервничаться; прийти в беспокойное состояние, не знать, как поступить
sinirleri boşanmak — не сдерживать себя, доходить до истеричного состояния
sinirlerini bozmak — раздражать, действовать на нервы
sinirleri bozulmak — сильно разнервничаться; не знать, что делать, как поступить
sinirine dokunmak — действовать на нервы, нервничать
sinirleri gevşemek / yatışmak — успокоиться
sinirlerine hâkim olmak — владеть собой, не давать волю нервам
sinir kesilmek — быть в состоянии крайнего нервного возбуждения, быть взвинченным
siniri oynamak — нервничать, раздражаться
siniri tutmak — прийти в нервное возбуждение, нервничать
sende hiç sinir yok mu, bu kadar aldırmazlık yok mu? — что у тебя железные нервы, разве можно быть таким безразличным?
3) сухожилие4) разг. чувствительность, восприимчивостьbu kadının bir siniri var ki, kan görünce bayılır — эта женщина так чувствительна, что при виде крови сразу падает в обморок
-
8 arka
I s1) Hinterseite f, Rückseite f\arkada müzik çalıyordu im Hintergrund spielte die Musik\arkaya geçmek ( kuyrukta) sich hinten anstellenbir şeyi \arkada bırakmak etw hinter sich lassen; ( ölen kimseye göre) etw hinterlassenevin \arkasında bahçe var hinter dem Haus ist ein Garten, auf der Rückseite des Hauses befindet sich ein GartenMuğla'nın üç kilometre \arkasında drei Kilometer hinter Muðlabirine \arka çevirmek jdm den Rücken zukehrenbirine \arka olmak jdm den Rücken stärkenbirini \arkadan vurmak ( fig) jdm in den Rücken fallenbirinin \arkasından hinter jds Rückenbir şeyin \arkasını getirememek etw nicht bis zum Ende führen können\arkasından koşmak hinterherlaufenbir işin \arkasına düşmek [o takılmak] eine Sache verfolgen, sich hinter eine Sache klemmenbirinin \arkasına düşmek jdn verfolgen5) Rückenlehne f\arkasındaki giysiler çok eskiydi die Kleidung, die er (am Körper) trug, war sehr alt\arka bulmak sich Rückendeckung schaffen\arkası ol(ma) mak (keine) Rückendeckung habenbirine \arka olmak jdm Rückendeckung geben -
9 yaş
1. Alter nt\yaşı ilerlemiş olmak im fortgeschrittenen Alter sein\yaşını ( başını) almış bir adam ein bejahrter Mannbiz aynı \yaştayız wir sind gleich altileri \yaş hohes Alterkaç \yaşındasın? wie alt bist du?o senin \yaşındadır er ist in deinem Alterüç \yaşında im Alter von drei Jahren2., Träne f\yaş akıtmak/dökmek Tränen vergießenbirinin gözlerinden \yaş getirmek jdm Tränen entlocken\yaşını içine akıtmak innerlich weinen\yaşlara boğulmak in Tränen aufgelöst sein2) (sl) ( kötü) schlecht -
10 koca
koca1 Ehemann m, Mann m;kocaya varmak Frau heiratenkoca2 enorm, riesig; erwachsen; alt, bejahrt; groß, bedeutend;koca bir gün einen ganzen Tag;koca herif olmak fam ein langer Lulatsch werden -
11 aşkın 2.
-
12 aynı
1) selbe(r, s), derselbe, dieselbe, dasselbe\aynı adam/ev/kapı derselbe Mann/dasselbe Haus/dieselbe Tür\aynı evde im selben Hausbiriyle \aynı görüşte olmak mit jdm derselben Ansicht sein\aynı günün akşamı am selben Abend\aynı kapıya çıkmak ( fig) auf dasselbe hinauslaufen [o herauskommen], aufs [o auf das] Gleiche hinauslaufenbu kalem seninkinin \aynıdır dieser Stift ist der gleiche wie deiner3) gleich\aynı boyda/hızda gleich groß/schnell\aynı düzeyde auf gleicher Ebene\aynı yolun yolcusu Schicksalsgefährte, -gefährtin m, fbenimle \aynı boyda er ist ebenso groß wie ichbiz \aynı yaştayız wir sind gleich alt -
13 sinir
См. также в других словарях:
alt olmak — yenilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
alt — is. 1) Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. Z. O. Saba 2) Bir nesnenin tabanı Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
emir komuta zinciri içinde olmak — herhangi bir işlem en alt rütbe veya makamdan en üst rütbe veya makama doğru gerçekleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sırtı yere gelmek — yenilmek, alt olmak Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe nin sırtı yere gelmişti. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
karmaşmak — alt üst olmak, karışmak, aralaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
KESES — Alt dişleri çenesiyle çıkmak. * Dişleri kısa olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Gramática del turco — Contenido 1 Olmak Eylemi (Los verbos Ser y Estar) 2 Contenidos 2.1 Introducción 2.2 Partes de la oración … Wikipedia Español
kilit — is., di, Far. kelīd, kilīd 1) Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aleti Sonunda kapının kilidi göz yaşlarıma dayanamadı. Y. Z. Ortaç 2) den. Bir yanı değirmi, öbür yanına demir çubuk geçirilmiş olan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yan — is. 1) Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. M. Ş. Esendal 2) Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet Yaşlı garson yanımıza geldi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Yer 4) Üst 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
altlı üstlü — zf. Alt ve üst katta olmak üzere, birlikte Altlı üstlü oturuyorlar … Çağatay Osmanlı Sözlük
koltuk — is., ğu 1) Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı. H. E. Adıvar 2) Kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye Ta yan beline kadar gömüldüğü… … Çağatay Osmanlı Sözlük